Aile HUKUKU
Toplumumuzun temel yapı taşlarından biri olan aile kurumu; insan hayatının doğumdan ölüme kadar her dönemine, günlük hayatımızın her anına sirayet etmektedir. Toplumsal yapıya ve aile kurumuna büyük önem veren hukuk sistemimiz, iki insanın hayatlarını birleştirmeye karar verdikleri ilk andan son ana kadar her aşamasını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuatta düzenlemiştir.
Türk aile yapısının içerdiği gelenek görenekler gereği evlenme kararı alan iki kişi nişanlanır ve ailelerin de devreye girdiği bir takım toplumsal ritüeller meydana gelir. Tarafların yaşayacağı ev ve kullanacağı eşyalar tedarik edilir, gelenekler doğrultusunda taraflar birbirine birtakım hediyeler verir. Sorunsuz bir şekilde doğan ve sürdürülebilen evliliklerde bu eşyalar ve hediyeler herhangi bir probleme neden olmaz ancak taraflar evlenmekten vazgeçer ve nişan bozulursa birçok hukuki sorun meydana gelir. Alınan eşyalar, düğün için yapılan masraflar, kişilerin uğradığı manevi zarar, tüm bu sorunların çözümü için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 118 ve devamı maddelerinde nişanlanma düzenlenmiştir. Evliliğe varmayan nişanlanmalardan ya da hukuken gerçekleşememiş evliliklerden birçok uyuşmazlık ve dava meydana gelmektedir.
Hukuk sistemimiz toplumun yapı taşı olan aileyi oluşturan evliliklerin varlığı ve devamlılığı konusunda kişilerin iradelerine mutlak bir serbestiyet tanımamıştır. Evlilik kurumunun işleyişine dair, evin ekonomik idaresinden müşterek çocuklarla ilgili verilecek kararlara kadar, her türlü detay kanunda düzenlenmiştir. Boşanma konusunda da kişilere bir özgürlük alanı tanınmamıştır. Boşanma sebepleri kanunda sınırlı olarak sayılmış ve mahkemenin hukuki denetiminde verilmiş bir karara bağlanmıştır. Anlaşmalı olarak boşanmak isteyen kişilere dahi çeşitli kriterler getirmiştir ve bu kriterleri sağlamayan çiftlere boşanma imkanı verilmemiştir. Bu sebeple Aile hukukuna ilişkin en sık rastlanan dava türü boşanma davalarıdır.
Evliliklerin sona ermesinde hukuk sisteminin denetim sağladığı en önemli konulardan biri nafakadır. Evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte ekonomik menfaati zedelenen tarafa diğer tarafça ekonomik düzeyine uygun bir nafakanın ödenmesine karar verilmektedir. Toplumumuzda ekonomik hayatta geri bırakılan, iş yaşamında büyük dezavantajlara maruz kalan, ev idaresinden sorumlu tutularak geçim imkanlarından mahrum bırakılan kadınlar boşandıktan sonra ekonomik sorunlar yaşamakta, hatta ekonomik kaygılar nedeniyle boşanma kararı verememektedirler. Bu nedenle uygulamada sıklıkla kadınlar lehine nafaka kararları verilmekte, nafaka için davalar açılmakta ve nafakanın icrasına ilişkin çokça hukuki uyuşmazlık doğmaktadır.
Yine evliliklerin sona ermesinde tarafların önüne çıkan yakıcı bir sorun çocukların velayetidir. Çocukların velayetinin hangi tarafta kalacağı sorunu sıklıkla taraflar arasındaki kısır çekişmelere alet edilmekte, çiftler çocuklarla ilişki kurulup kurulmamasını birbirlerine karşı silah olarak kullanmaktadır. Hukuk sistemimiz tarafların ve hatta bizzat çocuğun kendisinin taleplerindense, tarafsız bir gözle çocuğun üstün yararını dikkate almakta ve bu doğrultuda bir içtihat geliştirmektedir. Boşanma aşamasında ve sonrası dönemde çocukların velayeti konusu birçok hukuki uyuşmazlığa sebebiyet vermekte, velayet davaları açılmaktadır.
Tarafların evlilik birliği içerisinde edinmiş oldukları mallar ve değerler boşanmanın ardından hukuki uyuşmazlıklara neden olmakta, edinilmiş mal olarak sayılan değerlerin adil ve hakkaniyetli bir şekilde paylaştırılması için davalar açılmaktadır.
Yukarıda kısaca özetlediğimiz üzere, aile hukuku çeşitli dalları olan, çok boyutlu, detaylı ve toplumsal yaşantı açısından çok önemli bir alandır. Uygulamada aile hukukundan kaynaklanan davaları bizzat takip etmek isteyen, fakat hukuki bilgisi olmadığı için büyük hak kayıpları yaşayan kişilere sıklıkla rastlanmaktadır. Dalkılıç & Ekici Avukatlık bürosu, aile hukuku alanında gerek hukuki danışmanlık, gerekse de dava takibi ile sizlere profesyonel destek vaat etmektedir.